4 Ağustos 2012 Cumartesi

BİR YAZ ve KUZEY TAN ve ŞİRİNCE , EFES

Bodrum dan çıktık yola şarkılar söyleyerek hedef Efes harabeleri, Şirince ve Meryem Ana ydı. sıralama oraya varış durumumuza göre değişecekti. Tam saat 18:00 de varınca daldık Efes Harabelerine. "Ooh serin serin gezelim" diye daldık içeri. Müze kartlarımızı kullanmanın mutluluğu ile girdik içeri. Daha dakika 1.


"Baba beni omuzuna al çok yoruldum" dedi. HAYIIIR OLAMAZZZ daha kaç saat buradayız.
başladık dolaşmaya. Aslında Kuzey Tan hızla koşuyor biz peşinde dolaşıyorduk. Taşlara tırmanmak her girilmez işaretine girmek için ısrar içindeydi.

En sevdiği kısım heryerin atlama zıplama yeri sanması ve taştan umumi tuvaletti. Sonrasında gördüğü her küçük deliği ÇİŞŞ yeri, her büyük deliğide KAKA yeri diye poposuyla test etti.

Civardaki kedilere taktı . Kıpırdamayan sıcaktan bayılmış kedilere konuştu...

Tarihi eser kaçakçılığına kalkıştı. Kızdık diye bize küstü. Taşla fotograf çektir deyince çekindi ama yinede cebe atmaya kalkıştı.

Güneş batsada canımızı yakıyordu. Gölge oyunu oynadık. Oğlumuz boyu bizden kısa olmadığını göstermek için hile yaptı.

Kaçakçı, hilekar bir çocuk yetiştiriyoruz.

Bir sürü aile fotosu çekildik. :)))

Tiyatroda en yüksek yerlere tırmandık sonra sahneye çıktık dans ettik.

Gezdik bitti derken haydi geri dönmek için aynı yolu birdaha yürüdük. Kimse kalmamıştı. Bağıra bağıra şarkı söyleyerek arabamıza gittik.

Yokuşu çıkmamak için oğluş yattı sütunun önüne. Yoruldum omuzunuza alın diye. :)))

Sonunda ayağımızda ve totomuzda tozla döndük. Birde cebine gizlice koymuş olduğu minik taşlarla:))) O yüzden bekçiye pas vermeden koşarak çıktı:(((

ŞİRİNCE

Hava kararmadan varalım dedik Şirince ye. Çok severdik böyle yerleri. Belki büyüdüğüm yere benzemesiydi sevdiren. Tırman tırman bitmeyen diyemeyeceğim  güzel dağ köyü yolculuğundan sonra vardık Şirince ye. İftara az kalmış. Şehir dinlenme moduna yaklaşmıştı. Günün yorgunluğu ile "bir müşteri daha mı" gülümsemesi ile arabaya doğru esnaf ürünlerini gösteriyordu.

Nerede kalırız nerede ne yeriz diye bakmadan gelmiştik. Ben hızlı hızlı cepte bakmaya çalışsamda 3G varda biz mi hızlı kullanmadık demek istiyorum:)))

Arabayı park ettik. Eski anam babam usulü Otaparkta en iyi yemek yenilecek yerleri sorup listeyi aldık. Sokaklarda çarşıda yürüdük dolaştık. Şarap tadın diye herkes bizi davet ediyordu. En sonun da "Acız biz " dedik. Karşı esnaflar birbirine dedi" yemek yiyeceklermiş" diye:))

Cıktık tepelere. Ayşe hanımın mutfağına daldık. Yedik içtik. Güzeldi. Burada BAY ÇEKİRGE ile tanıştık. Önce bana çarptı geçti. Tanışamadık. Sonra kendisi yada amcaoğlu geldi indi yanımıza:)) Kuzey Tan korkmasın diye YUSUF iç geçirmeleri ile "aa ne güzel ne tatlı diye" totosuna dokunduk. Onunda işi varmış gitti hemen:))

Yemek bitti yorgunlukta var. Burada biberlerin altında uyusak sedirde olmaz mı? Olmaz başımızı sokacak bir yer gerek. Gelirken gördüğümüz mavi yer olsun dedik. Gittik.

Bir oda varmış!!! Oda  çok güzel, anlaştık. Zaten Kuzey Tan yatağa yatmıştı bile. Sokakları dolaşmaya tatmadığımız Şarapları tatmaya düştük sokaklara. Daha 1. adım düştüm:(( Nasıl yahu. Ben alışkındım bu sokaklarda yürümeye. Çocukluğum böyle sokaklarda koşarak geçmişti. Unutmuşuz. 20 yılı geçmiş koşmayalı bu yollarda  hatta yürüyemedim bile:((

Tattık Şarapları ama hepsi güzeldi. karar veremedik. sabah gelip alacağız dedik çıktık.

Otelimizin bahçesi de çok güzeldi. Zaten bir tavla partisi yapmıştık o huzurlu sakin sessiz bahçede.

Sonra odamıza çekildik duşlarımızı aldık. Daha önce köy evinde kalmak istemeyen zorla eve dönelim diyen çocuk ben, büyünce para verip kalıyordum. Dayımlar annemler yukarıdan bakıp gülmüşlerdir yada kızmışlardır.


Güzel bir gece ve ilk kez 9:30 kadar uyuyan oğlum. Baba oğul duymasa da etrafın sesini ,Sabah camın ününde eşeğinden mal indien amcayı, otelde gezinen kişilerin ahşaptaki ayak seslerini dinleyerek kitabımı okudum.

Çok huzur buluyorum bu tür kültürel gezilerde, daldım düşündüm son yaptığımız geziyiyi ve silkelenip o anın keyfini çıkarmaya geri döndüm.

Uyanınca Paşalar, dolu dolu leziz mi leziz bir kahvaltı yaptık ve güler yüzlü ilgili otelimizden ayrılıp, şaraplarımızı alıp çıktık yollara. Hedefff


MERYEM ANA

Yol yokuş ağaçlar ve deniz manzaralı kısa ve güzel bir yolculuk, serin huzurlu Meryem Ana nın evine ulaştık. Ziyaretimizi yaptık, mumuzu diktik, suyumuzu içtik ve dileğimizi bağlamak isteyince itiraz etti oğlum. Elimden aldı dileği kendi boynuna, bileğine bağladı:(( Şimdi anlamadım. Dileğim olmayacak mı benim? Yoksa dileğimin kaynağı oğlum mu???




Haydi Yola İstanbul bizi bekler






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder