12 Kasım 2011 Cumartesi

2 YAKIŞIKLI ve SAFRANBOLU AMASRA YEDİGÖLLER



"Gidelim mi?"
"Gidelimmm"
"Yer var mıdır?"
"Arayalım"
"Yok galiba hiç bir yer"
"Burası olmaz mı? Zaten 2 gün"
"Tamam gidiyoruz"

böyle başladı hikayemiz. Kaptık eşyaları çocukları çıktık yol 2 araba 2 çocuk 2 anne 2 baba. Bayram öncesi trafik olsada çok eğleniyorduk yolda. "Hadi kahvaltı edelim" diye arabalar arası mesajlaşsakta. "Dur Kuzey Tan uyudu. O uyanınca duralım" o uyandı "ay şimdide ....... uyudu." Çocuklar aynı anda uyumadıkalrından biz kısa 5 dakikalık molalar ile Safranboluya öğle yemeğine yetiştik.

Daldık eski çarşı içine. Zaten direk çekiyor kendine. Sağdan soldan lokum yedirme çabalarında "açız biz" dedik. Bizi hemen ev yemekleri yapan bir yere yönlendirdiler. Çocuklar sobanın etrafından bu nedir bakışları  ve bizim "cıssss" uyarımız ile masaya oturduk. daha dakika bir "çişşş" furyası başladı. Herkes camiye tuvalete gitti:)))

Çorbamız, mantımız ,bol tereyağlı fasulyemiz, güveç ve bayram baklavamız ile yemeğimizi yiyip düştük yollara. Evler çarşı sokaklar pazar dolaştık.

Kuzey Tan ve ............ devamlı geçen traktör ve hayvanları gördükçe çok mutluydu ama bilmiyordu yarın olacakları. Biraz daha öğrenmesinler.

Traktörün fotosunu çekmek istemedim çünkü "aaa görmemişler diyecekler" diye. Aslında böyle bir yerde büyümemişmiydim ben.

Çocuklar her tezgaha atlayıp birşeyler isterken babalarımızda kendi bayramlarından kalma mantar tabanca, sapan çatapatlara bakıyordu. Ben hemen uzaklaştımoradan hiç bir zaman hoşlanmamıştım onlardan.

Yürüyen koşan taştan sokaklara ayakları alışmamış ufaklıklarımız devamlı düşüyor yolların haline anlam veremiyordu. Kaymakam evinde biraz şaşkın biraz ne yapıyoruz diyerek dolaştılar. Biz de ne dolaştığımızı tam anlayamadık ama.  Ahşap evin merdiven gıcırtışında koşan minik ayakların peşinde koşmaca koşmaca kaldı aklımda.

Pazardan alınan mandalina, muz ve yanında bir yorgunluk çayının sonrası otelimize gittik. Çok beğendik otelimizide. Çocuklarla kalınacak bir oteldi.
Çocuklar koridorda ayakkabısız odalar arasında koşturuyordu. Oda da yatak üstünde oyun oynuyorlardı. Akşam olunca restaurantında çok güzel bir sofra ve içkilerimiz ile geç saate kadar (çocuklar uyumak isteyene kadar. bize göre erken bir saatti) oturup sonra odalarımıza uykuya gittik.

Sabah Amasra yolları beklerdi bizi. (önce yine çarşıya inip unuttuğum cep telefonunu alıp, Cin Hanı ve Hükümet Konağını dolaştık ) Bartınlı arkadaşlar çok güzel bir yolun bizi beklediğini söylemişti. Aynen dedikleri gibiydi. Turuncunun, yeşilin, sarının her tonu ve doğal tüneller arasında yol aldık.
GPS bize başka yol dese de biz ilkel yol olarak ilk yön tabelasını ve herkes bu yönden gidiyor mantığı ile daldık yola. Eski yol biraz virajlı ama "Eski yolların manzarası daha güzeldir" sloganımız ile sürdük arabayı. Haklıydıkta.



Gayet güzel bir manzara ile indik Amasra'ya. Canlı Balıkta  balıklarımızı ve meşhur salatasını yedik ve düştük Amasra çarşısına. Ahşap oyuncak , ağız mızıkası, kaşıklar,..vb alıp kaleye çıktık. Tabiki soğuktan donduğumuz için daha fazla dolaşamayıp çay içmek için oturduk bir yerlere ve sonra geri döndük Safranboluya. Gündüz çok güzel olan yol biraz ürkütücü bir hal almıştı.

Gündüz hiçbirşey yemeyen Kuzey Tan çorba diye daldı bir küçük ev yemeği yapan lokantaya. Anlamadığım 2 gündür biz nereye dalsak arkamızdan doluyordu orası. Bereketli ailelerdik. Çorba ve gözlemelerimiz arından kovulmadan çıktık lokantadan. Çok gürültü yapan ve yerinde durmayan 2 zıpırımız vardı.Anlarsınız gerginliği. Karşı masalardan bize bakışları.

Siz okumadan yorulmadınız mı ben yazmaktan yoruldum:)))

Ertesi sabah otelden ayrıldık ve düştük yedigöller yollarına. Vallahi sağolsun yetkililer,  yedigöllerin bulunmasını istemiyorlar diye düşündük. Git git git eee ne tabela ne yönlendirme. 1 kez şehir içinde gördük. Düz git diyor ama hemen sonra sağa dönmelisin ama burada yok tabela. Bir dahaki ilk Tabela dibine gelince var.

Tamam geldik dedik. Bir levha 30 km??????? Haklılarmış 15 km çık dağlara 15 km in aşağıya yaklaşık. Yavaş yavaş ta kar vardı, güneş görmeyen yerlerde. 15 km çıkış sonrasında durup bir sıcak çay ve mısır yedik. (çay içerken sakın metal tabakla almayın eliniz yapışır o kadar soğuk :))))

Yol boyunca ağzımız açık izledik manzarayı. (foto çok yok. Objektifimiz bozulduğundan yapamadım uygun çekim) Yedigöllere inince inanamadık nasıl bir kalabalık, yer yok denilebilir. 7 gölü tek tek dolaşmasakta; 2 gölü taşlayıp (çocukları durduramadık), 3 gölü arabayla görüp, romantik aşk dolu fotolar çekip , restauranta ekmek arası birşeyler yiyip, "diğer 2 si de aynıdır. başka bahara" deyip ayrıldık. Gece karanlıkta kalmak istemedik minik karlı o yolda.


Boluda arabaları yıkayıp (Tozdan gözükmüyordu arabalar çünkü), abur cubur doldurup arabamıza, evlerimize doğru yola koyulduk.

SONUÇ: Çok Güzeldi.Aklımda halen o manzaralar.

1 yorum: