31 Ağustos 2014 Pazar

ZEYTİN AĞACINDA BÜYÜMEK



80'lerde Kartal'da sokaklarda oynardık. Çok kalmadık o mahallede, kader bizi önce Eskişehir sonra Bilecik uğurlamıştı. Geçen günlerde, mahallemde ne vardı; yanımızdaki ev nasıldı; komşumuz kimdi diye hatırlamaya çalıştım.  Soldaki apartmanı hatırlıyordum, mahallenin en sonundaki evi ve çapraz müstakil evi hatırlıyordum. Aşağı mahalledeki kartpostallara benzeyen müstakil evi de hatırlıyordum. Evimizin altındaki bakkal dükkanı da hatırlıyordum.  Fındık teyzeyi, Şehnaz ablayı, Satı teyzeyi Sibel'i, Sevinc'i  hatırlıyordum....Ihlamur ağacını kokusunu hatırlıyordum. Orada oynadığımız oyunları hatırlıyordum.

Fakat bir sürü nokta boş kalıyordu. Mesela sağdaki evleri hatırlayamıyordum , Deniz e evimiz ne kadar uzaktı hatırlamıyordum. Okula ev ne kadar uzaktı hatırlayamıyordum. Karşı camda ki çocuğun adı neydi hatırlamıyordum. Köşedeki güzel evdeki yaşlı amcayı , bana zemzem suyu içiren teyzeyi hatırlayamıyordum.....Bu noktada işte "anne bu kimdi bu nasıldı " diye soracak birinin olmaması üzüyor insanı.

Nereden düştü aklıma eski Kartal günleri derseniz sadece gördüğüm bir zeytin ağacı ile düştü . "Eskiden buralar" diye başlar ya bazı cümleler işte "Eskiden Oralar" hep zeytinlikti. Mahallemizin 3 yanında zeytin ağaçları vardı. Bana sonsuz büyüklükte geliyordu ama 80 lerdeki uydu haritalara baktığımda bu kadar büyük zeytinlikler göremedim. Yoksa benim hayalim miydi o Zeytin Ağaçları Ormanı .Gerçek şu ki biz Zeytin ağaçlarını hep sevdik. Hep hayallerimizi büyüttük o ağaçların dallarında.

Her çocuk koşardı Zeytin ağaçlarına herkes bir ağaç seçerdi. O ağaç o an uzay gemisi olur, ev olur, başka dallarında komşularımızı ağırlardık. Boyum küçüktü ve korkaktım. En şekli "yamuk", bodur ağacı seçerdim. Bence çok güzel bir şekli vardı. Diğerlerinin "yamuk" demesi ve onu tercih etmemesi benim için mutluluk vericiydi.  Rahatlıkla dalına çıkar koltuk gibi otururdum. Keşke onunla bir fotoğrafım olsaydı. Bir dalı kesilmiş orası düz kalmıştı . O kısmı  bazen direksiyon bazen televizyon bazen ..Tam hatırlayamıyorum ama o zeytin ağacını, o zeytin ağacının dallarını hayallerimde çok şey yapardım. Sarılırdım severdim. Dallarını meyvesini hiç koparmazdım. Yerlere düşerse alırdım ham zeytinleri sadece.

Çocukken biz köşe kapmaca değil, ağaçların arasında ağaç kapmaca oynardık. Hemen kendi ağacıma koşar sarılırdım. O benimdi.....

Bir gün o ağaçları kestiler. Kim neden kesti nasıl kesti yerine ne koydular hiç hatırlamıyorum. Hatıramda o zeytin ağacı vardı. Beni yıllar öncesine bağlayan o yılları anlatan ve elimde hiç resmi olmayan o zeytin ağacı.

Yitirilenlerle, gidenlerle insan biraz daha geçmişe sarılıyor. Geçmişi sorguluyor. Geçmişi bana taşıyan zaman gemimin mürettebatında  ayrıca Bir İncir ağacı var, bir de hanımeli var, bir de ıhlamur ağacı var:))) Bazen bir Eskişehir in simit tadı var,  Gazoz tadı var, bir oyuncak var. Poşette oynayan balıklar var,bir çocuk kahkahası var. Gemimin Mürettebatı çok kalabalık.


2 yorum:

  1. Çok yaşa Fatoş beni çocukluğuma götürdün. Senin zeytin ağaçların... benim de dut ağaçlarım...

    YanıtlaSil
  2. Çok yaşa Fatoş beni çocukluğuma götürdün. Senin zeytin ağaçların... benim de dut ağaçlarım...

    YanıtlaSil