"Ben taşıyacağım" diye direnen bir 2 yaş çocuk sendromlu ve "sen yorulursun" diye direnen 30 yaş ebeveyn.
Hangisi daha kötü?
Market çıkışı kendisine aldıklarını taşımak isteyen bir çocuk mu; yoksa onu anlamayıp onun adına yapamayacağına karar veren babası mı?
Sabah okula giden çocuklar ve okul çantalarını her gün yüklenip taşınan aileler mi?
Serviste zorlanıyor diye her gün tüm ailenin km'leri yol yapan büyükler mi?
"Nasılsın?" diye çocuğa sorduğunuzda "iyi teyzesi" diye seslendirme yapanlar mı?
Sadece çocuğu başka bir şey yemiyor diye yapılan yemekler mi?
Hayatını çocuğa göre planlayan anne babalar mı; yoksa her şeyin kendi istediği gibi olmasını bekleyen çocuklar mı?
İstediği olmadı diye ağlayan çocuk mu yoksa "Canı sıkılmasın" "Aman Ağlamasın" "kafamız şişmesin" diye her istediği yapan aileler mi?
Anasının babasının her istediğini yapmış olan bu çocuklar büyüdüğünde yaşanılan kaos mu?
Hiç bir zorluğu yaşamamış, gözyaşının dünyanın sonu olduğunu sanan bu çocuklar bir gün ağladığında yaşanacakları mı?
Konfor alanları dışında karar alınca girecekleri bunalım mı?
Hep pohpohla büyüyenlere hata yaptıklarını söyleyince oluşan boşluk mu?
Hangisi daha kötü?
Ailelerin özenle büyüttüğü, ailesinin bir tanesi çocuklar, hayatın sadece kendi etrafında döndüğünü sananlar büyüyor. Hayatta başrol oyuncusu olmadıklarını öğrenince olacaklar işte en kötüsü.
"Terrible Two" derken "Terrible Ebeveyn" de unutulmamalı. Terrible two biter ama terrible ebeveynlik hiç bitmez.
2018 Bozcaada
Özverili anne-baba olarak bu konu bizi de çok düşündürüyor, biraz ondan biraz bundan yapmaya çalışıyoruz.
YanıtlaSil